Winters Bone
Sorumluluk almak ruhsal mukavemetimizi arttırır, bizi geliştirir, olgunlaştırır. Yerli yerinde ve vakitlice alındığında tabii. Bazılarımız ise vaktinden önce ve çok yüklü sorumluluklar almak zorunda kalır. Ana babanın ve kardeşlerin ebeveyni olma sorumluluğunu almak, en ağır yüklerden biri. İster istemez derisini kalınlaştırır, yer yer nasırlaştırır; akışkan olması beklenen duygularını dondurur, duyarsızlaştırır, katılaştırır insanı. Ve bu, o insanın artık kırılgan olmadığı, yaralanmayacağı anlamına gelmez. Winter’s bone, küçük yaşta ailesini sırtlanmak zorunda kalmış bir genç kızın zor koşullardaki yaşam mücadelesini anlatan çok sevdiğim bir film. Ve bence Jennifer Lawrence’ın en iyi performansı.
Capernaum
İzlerken; düşünülmüş, tasarlanmış, kurgulanmış bir hikaye izlediğimi unutturan filmler o kadar az ki. Hele içimi titreten, gözlerimi yaşartan filmler, yüzde bir belki çıkar. Capernaum, onlardan biri oldu. Böyle bir dünyaya doğduğu için ana-babasını dava eden bir çocuğun hikayesi
Gerilim Sinemaseverlerin Okja ve Kar Küreyici’yle tanıdığı Bong Joon-ho’nun gençliğinde para kazanmak için ders verdiği zengin evinden ilhamla çektiği Parazit bu yıl Cannes’da Altın Palmiye’yi alan ilk Kore filmi oldu. Kim ailesinin işsiz ama becerikli fertleri zengin Park ailesinin evine hile ve desiseyle teker teker İngilizce öğretmeni, resim öğretmeni ve hizmetçi olarak sızarlar, fakat belgede sahtecilikte ne kadar maharetli olurlarsa olsunlar, saklayamadıkları bir şeyler vardır. Sınıf farkı yaralarını büyük ustalıkla işleyen yönetmen filmi için, “palyaçosuz bir komedi, kötü adamsız bir dram” diyor.
Let’s make Money (2008)
İnsan canlısının aç gözlülüğünü resmeden çok çok iyi bir belgeseldir.
The Lobster (2015)
Hala izlememiş olanlarınız var biliyorum. İzleyin. İlişki meselesine acımasızca çıplak ve keskin bir bakış açısı var filmin. “yalnızlık illüzyon, ilişki halüsinasyon” diyen hocamızın kulakları çınlasın ya da nur içinde yatsın.
20TH Century Women (2016)
Yetişkin bireyin ana babasıyla bitmeyen hesaplaşmasına, yetişmekte olanınsa ihtiyaçlarına ve büyüme sancılarına çok iyi temas ediyor Mike Mills. Samimi, derin, sakin, son derece estetik ve şiirsel bir bakış açısı var insan hikayesine. Keşke daha sık film çekse. 20TH Century Women üç kuşak kadın ve kabuğundan çıkmaya çalışan bir ergen oğlanın hikayesi. Hüzünlü, neşeli ve sürükleyici.
The Square (2017)
Ya bir gün ayağının altındaki tanıdık zemin çekiliverirse? Seçkin, zarif, medeni hayatının orta yerine bir barbar düşüp konforunu alt üst ediverirse? Karşına yarı çatlak bir kadın çıkıp, otoerotik cinsel hayatının maskesini düşürüverirse ne olur? Hafiften absürd ve bence fazla tasarlanmış bir dille bunları sorgulamış The Square. Sanat nedir? Estetik nedir? Medeniyet nedir? “sınırları zorlamak” derken hangi sınırdan söz ederiz? İlginç ve izlenesi bir film olmuş.
On Body and Soul (2017)
Aynı rüyayı görmek iki insan olasında olabilecek en yakın, hatta iç içe geçmiş ruhsal temas olsa gerek. Aynı rüyayı gören iki insanın birbirine aşık olması ise ötekinin içinde eriyip gitme halinin doruk noktası olurdu haliyle. Peki ya erotik tensel temas, bu ruhsal bütünlüğe nasıl etki ederdi? Ildiko Enyedi’nin bu izlek üzerinden ruh-beden ikiliğine bakış açısı hakkında bakalım ne düşüneceksiniz?
The Two Popes (2019)
Hayatının en önemli kararını doğru ya da yanlış verdiğini nereden anlarsın? O karar yanlışsa, sonrasında verdiğin bütün kararlar doğru olsa bile hayatın yolunda gitmiş sayılır mı? Özgür irade nereye kadar? Yönetmeyi, lider olmayı, her şeyin başında olmayı ister misin? İstemez miisn? İnsan eliyle yaratılmış bir felakette nasıl saf tutarsın? Bir savaşta yaşamdan yana olmak nereye kadar hainlik sayılmaz? Bunları düşündürüyor insana, biri konservatif diğeri liberal iki papanın traji-komik hikayesi. Hoş bir film.
Youth (2015)
Hikayenin yolu aynı zamanda yaratıcılık, şehvet, ebeveyn olmak, dostluk, hırs, hayal kırıklığı, geçmiş, gelecek ve şuandan geçiyor. Çok sevdiğim, nefesimi tutarak izlediğim bir film. İzleyiciyi yumuşacık tutarken derin katmana nüfuz edebilen bir yönetmen Sorrentino.
Lars and the Real Girl (2007)
“dokunulmak acı veriyor. Hani çok soğuk havada dışarıda ayakların donar ve içeri girdiğinde acı içinde yanarlar, işte öyle.”
Dokunma engeli, bağlanma sorunu ve delüzyonel oluş üzerine son derece yaratıcı ve terapötik(iyileştirici) bir film. Hem tatlı, hem hüzünlü. Psikopatolojinin anlamını da gayet iyi sorgular. Çok sevdiğim bir filmdir. Alt katmanı okumak için biraz ip ucu: romantik ilişki meselesinin kökeninde anne var. Sadece erkek için değil, kadın için de böyle bu. Çünkü hepimizin ilk aşkı anne. Anne hem olacak, hem de ölecek(mecaz). Yoksa da yaratacak ve öldüreceksin, Lars gibi, ya da kendi yöntemlerinle…
The Straight Story (1999)
Küslük, kardeşlik ve inat hakkında çok şey söyleyen; sakin, derin, ruha iyi gelen bir yapım. Çim biçme makinesinin arkasına bağladığı ev yapımı römorkula, millerce uzaktaki yıllardır küs olduğu kardeşini görmeye giden aksi ihtiyar Alvin’in hikayesi. Richard Farnsworth (Alvin) vakur bir direniş abidesi gibi yakanızdan tutup sürüklüyor sizi. Duruşu, bakışı, suskunlukları çok şey söylüyor. Yaşamışlığıyla, görmüş geçirmişliğiyle, inadıyla, pişmanlığıyla, azmiyle ve belki de en çok “yolun sonuna gelmişliğiyle” kalbine dokunuyor insanın
Olive Kitteridge
Sevgili tenha yaşamlara alışamayanlar; içli dışlı ilişkilere bakışınızı, hayata tahammül ayarlarınızı güncelleyecek, en azından gözden geçirtecek güçte bir mini dizi tavsiye edeyim. Fevkalade zeki, iç görüsü farkındalığı yüksek, baktığının içini dışını 3 saniyede görüp fotoğrafını çeken, tam da bunlar yüzünden içten içe hep yalnız, koyu depresif, derinden yaralı bir kadın, mütemadiyen hayal kırıklığına uğramayagörsün…
The Square (2017)
Ya bir gün ayağının altındaki tanıdık zemin çekiliverirse? Seçkin, zarif, medeni hayatının orta yerine bir barbar düşüp konforunu alt üst ediverirse? Karşına yarı çatlak bir kadın çıkıp, otoerotik cinsel hayatının maskesini düşürüverirse ne olur? Hafiften absürd ve bence fazla tasarlanmış bir dille bunları sorgulamış The Square. Sanat nedir? Estetik nedir? Medeniyet nedir? “sınırları zorlamak” derken hangi sınırdan söz ederiz? İlginç ve izlenesi bir film olmuş.
Force Majeure (2014)
İnsan canlısının da diğer canlılar gibi iki ana yazılımı var; biri hayatta kalmak, öteki üremek ve türün sürekliliğini sağlamak. Hayatı tehdit eden bir tehlike anında bu ana yazılımlardan sadece biri kontrolü ele alabilir. Vicdanını, muhakemeni, ahlakını beklemeden (sana sormadan) otomatik pilot gibi devreye giriverir. Force Majeure, böyle bir karmaşa anı ve takip eden günlerde bir ailenin yaşadığı yabancılaşmayı konu alan etkileyici, düşündürücü bir film. Güven, birlik, bağlılık, sevgi ve bunlarla bağlantılı pek çok duygu ve etkileşimin gerçekliğini kaybettiği kaygan bir zeminde birbirlerini tekrar bulmaya çalışıyorlar… çok kırılgan, sandığımızdan çok daha kırılgan canlılarız.
Dram İsveç, Finlandiya ve Irak yapımı olan Neredesin Süpermen, Irak’ta 1990’lı yıllarda yaşanan süreçte sahipsiz kalan 2 kardeşin öyküsünü anlatıyor. 7 yaşındaki Zana ve 10 yaşındaki Dana Amerika’ya gidip Süpermen’i bulmaya karar verir. Süpermen’i bulup öldürmesini istedikleri insanların listesini verecekler ve orada yaşayacaklardır. Film iki kardeşin Amerika’ya kaçak yollardan gitmek için girdikleri mücadeleyi anlatırken, Irak’ın o dönemine de ayna tutuyor.
MacLaine, bu filmde harriet olarak bir harika. Hikaye de güzel. Ancak iki saat yetmemiş, film yüzeysel kalmış. 8-10 bölümlük dizi olsa ne güzel olurdu.
Bilim Kurgu/Aksiyon Eddie Brock hırslı bir muhabirdir. Sevgilisinin çalıştığı araştırma firmasının sahibi de peşinde olduğu hikayelerden biridir. Kötü niyetli ve kendi amaçları doğrultusunda hareket eden bu adamın hikayesinin peşinde koşarken, Eddie, sadece simbiyoz hâlinde yaşayabilen ve adrenalinle beslenen uzaylı bir organizmanın firma tarafından keşfedildiğini ve insan deneklerle birleştirilmeye çalışıldığını öğrenir. Ancak araştırmasında fazla ilerleyen Eddie, Venom adı verilen bu organizmanın sıradaki taşıyıcısı olur. Bir yandan vücudunu ve zihnini kontrol altına alan organizmayla mücadele eden Eddie, bir yandan da firma sahibinin kendisini öldürmesi için gönderdiği kişilerden kaçmalıdır…
Politik/Gerilim George Clooney, Matt Damon, Jeffrey Wright gibi isimlerin yer aldığı bir politik gerilim. Bu türü sevenler için harika bir film diyebiliriz. Deneyimli CIA ajanı Bob Barnes ortadoğuda çeşitli görevler yürütmektedir. Petrol zengini olan bir ortadoğu ülkesinin prensi Nasir babasını ikna ederek ülkesindeki doğalgazı çıkartmak için bir Amerikan şirketi değil de Çin şirketi ile anlaşır. Bu petrol lobisinin hoşuna gitmez.
Gizem/Polisiye Avrupa’ya yapılan hesapsız bir tren yolculuğuyla başlayan hikaye hızla, şimdiye kadar söylenmiş en şık ve en heyecanlı gizemlerden birine dönüşür. En çok satan yazar Agatha Christie’nin “Murder on the Orient Express” adlı romanından uyarlanan filmde, herkesin şüpheli olduğu bir tren üzerinde mahsur kalan on üç yabancının hikayesi anlatılıyor. Bir adam, katil tekrar saldırmadan önce bulmacayı çözmek için zamana karşı yarışmak zorundadır.
Aksiyon/Polisiye Çaylak bir kadın New Orleans polis memuru devriye sırasında görmemesi gereken bir olaya şahit olur. Üniformasındaki polis kamerası da olayları kaydeder. İşin kötü yanı görmemesi gereken olay kötü işler çeviren mesai arkadaşlarının bir uyuşturucu satıcısını öldürmesidir. Bu dakikadan sonra kovalamaca başlar ve film bitene kadar sürer. Hızlı ve Öfkeli’den tanıdığımız Tyrese Gibson’ın da rol aldığı filmde aksiyon hiç düşmüyor. Ölümcül Makineler
Komedi – Dram – Spor Bir İspanyol filmi olan Şampiyonlar izlerken zaman zaman güldüğümüz, zaman zaman gözlerimizin ıslandığı, düşündüren keyifli bir film. Film başladığında büyük bir beklenti oluşturmasa da bittiğinde ‘Vay be’ dedirtiyor. Marco Montes aslı umut vaad eden basketbol koçu, işlediği küçük bir suç yüzünden bir optlum hizmeti yapmakla cezalandırılır ve cezası zihinsel engelli bir basket takımını belirli bir süre çalıştırmaktır. Eşi Sonia’yla sorunlar yaşayan Marco, zihinsel engelli çocuklardan oluşan ”Los Amigos” takımı ile ilginç anılar biriktirecektir.
Fantastik Medeniyetin bir felaketle yok oluşundan binlerce yıl sonra insanlık uyum sağlamış ve yeni bir yaşam biçimi gelişmiştir. Şimdi yeryüzünde, hareket eden devasa şehirler dolaşmakta, daha küçük kasabaları acımasızca yağmalamaktadırlar. Yürüyen büyük şehirlerden Londra’nın alt sınıfından gelen Tom Natsworthy (Robert Sheehan) tehlikeli kaçak Hester Shaw (Hera Hilma) ile karşılaştıktan sonra kendisini hayatta kalmak için savaş verirken bulur. Yolları asla kesişmemesi gereken iki zıt karakter geleceğin akışını değiştirecek olan beklenmedik bir ittifak kurar.
Bilim Kurgu Dünyaca ünlü bilim kurgu eseri “KABUKTAKİ HAYALET” (GHOST IN THE SHELL), 9. Birlik özel görev gücünün başında yer alan, özel operasyonlardan sorumlu benzersiz saybörg hibritin hikayesini konu alıyor. Kendisini en tehlikeli suçluları durdurmaya adamış olan 9. Birlik, tek amacı Hanka Robotic’in siber teknolojideki girişimlerini yok etmek olan bir düşmanla karşı karşıya kalır.
iBlim Kurgu “Hayat/Life”, uluslararası bir uzay istasyonunda görevli altı kişinin, insanlık tarihinde çığır açacak bir keşfin eşiğindeki hikayesini anlatıyor; bu ekip Mars gezegeninde ilk kez hayat olduğuna dair ip uçları bulur. Ekip araştırmalarını ilerlettikçe, metodları beklenmedik sonuçlar verir, çünkü buldukları bu hayat formu kimsenin bekleyemeyeceği kadar zekidir.
The Aeronauts (2019) . Aksiyon Takvimler 1862 yılını gösterirken, pilot Amelia Wren ve bilim insanı James Glaisher, daha önce kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir şeyi denemeye karar verir. Göklerin sırlarını keşfetmek isteyen ikili sıcak hava balonu ile daha önce hiç çıkılmamış bir yüksekliğe çıkmaya çalışır. Gökyüzünde nefes kesici keşifler yapan Wren ve Glaisher, atmosferin en yüksek noktalarına ulaştıklarında hayatta kalmak için zorlu bir mücadele vermek zorunda kalır.
Joe Kingman(Dwayne Johnson), Amerikan Futbolunun ünlü isimlerinden biridir. Zengin, popüler ve kendine güveni tamdır ve takımıyla birlikte şampiyonluk maçına hazırlanmaktadır. Müzmin bekar Joe tam da bu yoğun günlerde, varlığından haberi olmadığı bir kız çocuğunun babası olduğunu öğrenir. 8 yaşındaki Peyton(Madison Pettis) hayatına girince yaşamı değişmeye başlar. Çocuk partileri, bale gösterileri, yatakta okunan hikayeler ve oyuncak bebekler girer hayatına. Ancak şampiyonluk maçına da sayılı günler kalmıştır.
Sevdiği kadının kalbini kazanabilmek için Yvaine adlı yıldızı sönmek üzere olan bir oyuncuya yeniden hayat vermeye söz veren Tristian’ın öyküsü anlatılır. Tristian ile Yvaine beraber çıktıkları macerada Kaptan Shakespeare adlı bir korsan ve şeytani ruhlu bir cadıyla yüz yüze gelmek zorunda kalacaklardır.
Hayat Güzeldir- Life Is Beautiful– 1997
Guido, kendi halinde sıradan ve sakin bir hayat süren Yahudi bir kitapçıdır.Yıldırım hızıyla aşık olduğu Dora ile evlenir ve oğlu Joshua dünyaya gelir. Bu mutlu aile tablosu II. Dünya Savaşı zamanında baba ve çocuğun Yahudi kamplarına götürülmesi ile altüst olur. İtalyan olan anne de çok sevdiği kocası ve oğlunun peşinden gider ve toplama kampına katılır. Yahudi toplama kampında yaşadığı zorlu koşulları oğluna bir oyunmuş gibi anlatan ve bu uğurda elinden geleni yapan baba, oğlunu bu zorlu savaşı kazananın kocaman ve gerçek bir tankla ödüllendirileceğine inandırır.
Tek amacı savaşın dehşetini ve kampın zorlu koşullarını oğluna hissettirmemek olan baba ve oğulun muhteşem performansı ile film1998 Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül’ü kazandı. 1999’da 7 dalda Oscar’a aday olan film, en iyi yabancı film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi müzik dallarında bu ödülü kazandı.
Lorenzo’nun Yağı- Lorenzo’s Oil– 1992
7 yaşına kadar herhangi bir sağlık sorunu yaşamayan Lorenzo, bir süre sonra ani bayılma ve hafıza kayıpları yaşamaya başlar. ADL adı verilen amansız bir hastalığa yakalanan çocuğun doktorlara göre kurtulma şansı yoktur.
Oğullarını bu amansız hastalığın pençesinden kurtarmaya Augosto ve Michaela çifti, gece gündüz demeden hastalıkla ilgili araştırma yapmaya başlarlar. Hastalığın tedavisi için bu alanda çalışan uzmanları bir araya getirerek bir panel düzenlenmesini sağlarlar.
Sonunda tüm çabalarının meyvelerini 1 yıl dolmadan alırlar ve oğullarının hastalığının ilerlemesini engellerler. Lorenzo ve buldukları tedavi yöntemi ile tıp litaretürüne giren ailesinin gerçek yaşam hikayesini anlatan bu filmi izlerken gözyaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz.
Piyanist – The Pianist – 2002
Wladyslaw Szpilman’ın gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan film, II. Dünya Savaşı’nın hemen başlarında Polonya’nın Alman işgali ile başlıyor.
Polonya’nın en yetenekli piyanistlerinden biri olan Szpilman ve ailesinin hayatları, Nazi işgalinden sonra kabusa döner.Szpilman, şans eseri toplama kampına gitmekten kurtulur ve bir Alman subayının yardımıyla hayatta kalmayı başarır.
Kardeş Gibiydiler – Sleepers-1996
4 çocuk, kendilerince yaptıkları masum bir şakanın sonucu çok ağır ödeyeceklerinden habersizdir. Şaka sonucunda yaşlı bir adamın yaralanmasına neden oldukları için
1 yıl boyunca ıslahevinde kalacaklardır. 4 arkadaş, ıslah evinde gardiyanlar tarafından cinsel ve fiziksel istismara uğrarlar. Onurları zedelenen dört çocuk intikam yemini ederler ve 13 yıl sonra intikam vakti gelmiştir.
Forrest Gump – Forrest Gump) 1994
Öğrenme güçlüğü yaşayan Forrest adlı çocuk, atletik olarak inanılmaz yeteneklere sahiptir.
Başarısız bir öğrenci olan Forest zamanla inanılmaz bir şekilde büyük başarılara imza atacaktır.
Akıl Defteri – Memento – 2000
Leonard Shelby, pahalı arabalara binen, lüks bir hayat süren fakat ucuz motellerde konaklayan biridir.
Başarılı bir iş adamı görüntüsü vardır ama asıl amacı karısına tecavüz eden kişiden intikam almaktır.
Karısına tecavüz edildiği gün geçirdiği kaza nedeniyle Leonard’ın tedavisi olmayan bir hafıza kaybı hastalığı vardır. Filmin her karesinde ince detaylar gizli. Bu de filmi çok gizemli ve sürükleyici kılıyor.
Çizgili Pijamalı Çocuk – The Boy In The Striped Pyjamas– 2008
Bruna, Alman bir askerinin 8 yaşındaki oğludur. Babası Görevi gereği Polonya’ya gönderildiği için ailece Polonya’ya taşınırlar. Bruno hiç bilmediği bu yerde çok sıkılmaktadır. Bir gün odasının penceresinden toplama evlerinin yakınlarında bir toplama kampı olduğunu görür ama burayı önceleri bir çiftlik zanneder. Anne ve babasından gizli olarak her gün evden çıkıp buradaki yahudi bir çocukla arkadaş olur.
Auschwitz toplama kampının tel örgüleri arasında başlayan bu sıcacık dostluk hikayesi yaşanmış bir öyküden uyarlanmıştır.
Elveda Çocuklar – Goodbye Children – 1987
Yine II. Dünya Savaşı zamanını konu alan bu tarihi filmde, tüm sıkı yönetim ve baskıya rağmen okul yöneticileri isimlerini değiştirmek suretiyle üç Yahudi öğrenciyi okullarında saklarlar.
Okulda önce birbirine düşman olan iki çocuğun zamanla aralarında duygusal bir bağ doğar ve bir sırrı paylaşırlar. Geç başlayan ama erken bitmek zorunda kalan sıcacık bir dostluk hikayesi…
Anne Frank’ın Hatıra Defteri-The Diary of Anne Frank – 1959
Yahudi bir kızın, Nazi saldırısı sonrasında ailesi ve dostlarıyla birlikte bir çatı katında mecburen saklanmasını anlatan gerçek bir hikaye.
Alman Yahudisi olan Anne Frank, İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesi ile birlikte Amsterdam’da yaşayan genç bir kızdır.
Savaş sırasında 25 ay boyunca Naziler’den saklanan aile sonunda yakalanır ve toplama kampına gönderilir.
15 yaşındayken toplama kampında yaşadıklarını günlüğe yazan genç kızın günlüğü yıllar sonra kitap olarak basılmıştır.
Sevginin Gücü- Léon-1994
Mathilda, New York’ta yaşayan sorunlu bir ailenin 12 yaşındaki kızıdır.
Ailesinde sadece küçük kardeşini sever. Kızın tüm aile fertleri, babasının uyuşturucu işlerine bulaşması nedeniyle mafya tarafından öldürülür, kendisi olay sırasında alışverişte olduğu için ölümden şans eseri kurtulur ve Leon’un kaldığı eve saklanır. Evine saklandığı adam ise azılı bir katildir ancak küçük kızı çok sever ve ona kol kanat gerer.
Filmde Mathilda’nın,Leon’a sorduğu “Hayat her zaman zor mudur? Yoksa sadece çocuklar için mi öyledir?” sorusu izleyicilerin aklına kazınmıştır.
Ufaklık –Little Boy – 2015
Bir baba ile oğul arasındaki muhteşem ilişki ve tarifsiz sevgileri üzerine kurulu sıcacık bir film.
8 yaşındaki Pepper Flynt Busbee’nın babası savaştadır. Lakabı ufaklık olan bu çocuk II. Dünya Savaşı’nı bitirmek için her şeyi yapmaya gönüllüdür. Onun tek istediği savaşta olan babasının bir an önce eve dönmesidir.
Amélie – Amélie 2001
Hayat dolu, enerjik ve yaşama sevgi dolu gözlerle bakan Amelie’nin sıcacık hikayesini konu alan bir film.Anne ve babasını kaybetmiş olan Amelie, kendini başkalarının hayatlarını tamir etmeye, onları mutlu kılmaya adamıştır.İnsanların hayatını kolaylaştırmaya çalışan Amelie, kendi yalnızlığının farkına vardığında aynı çabayı kendi mutluluğu için sergileyebilecek mi filmin sonunda göreceksiniz.
Özgürlük Yolu- Into The Wild – 2007
Başarılı bir öğrenci olan Christopher, okulundan mezun olduktan sonra biriktirdiği tüm parasını bir vakfa bağışlar ve hayatının dönüm noktası olacak bir seyahate çıkacaktır.Alaska’da vahşi doğayla yaşama hayali ile çıktığı yolda hayatı değişecektir.
Schindler’in Listesi
Oskar Schindler adlı bir Alman işadamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasında sayılan ve ona Oscar kazandıran bir yapımdır. Film, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olmuş ve 7 dalda ödül kazanmıştı. Filmin kazandığı Oscar’lar şöyle : En İyi Film, Yönetim, Kurgu, Sanat Yönetimi, Görüntü, Özgün Müzik ve Senaryo Uyarlaması.
Esaretin Bedeli, Andy ve Red isimli iki mahkumun parmaklıklar ardında kurdukları dünyanın hikayesini anlatıyor. Andy Dufresne, genç ve başarılı bir bankerdir. Karısını ve karısının sevgilisini öldürmek suçundan yargılanır ve ömür boyu hapis cezası alır. Shawsank Hapishanesi’nde dayak, işkence, tecavüz, her türlü durum yaşanmaktadır fakat Andy gene de hayata bağlı ve iyimserdir. Bu tutumu etrafındakileri de etkiler. Andy umutlu bakış açısıyla çevresindeki tüm mahkumları, parmaklıklar arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine inandırır. Andy’nin bu çabalarına ortak olacak bir arkadaşı da olacaktır: Red.Bir Stephen King uyarlaması olan filmde Morgan Freeman ve Tim Robbins başrolde. Film, 1995’te, aralarında en iyi film adaylığı da olmak üzere tam 7 dalda Oscar’a aday gösterildi.
Can Dostum, felçi bir adam ve ona bakıcılık yapan gencin hikayesini anlatıyor. Zengin bir iş adamı ve aristokrat olan Philippe, yamaç paraşütü yaparken geçirdiği kaza sonrası felç olur ve boynundan aşağısı kullanamaz hale gelir. Driss ise hapishaneden henüz yeni çıkmış bir işsizdir. Philippe 7 gün 24 saat boyunca bakımını üstlenmesi için Driss’i evine yatılı yardımcı olarak alınca ikisinin de dünyası değişecektir. Normal şartlar altında hiçbir zaman yan yana gelmeyecek bu ikili iyisiyle kötüsüyle hayatın tadını beraber çıkarmaya başlarlar. Fransa‘da geçtiğimiz kasım ayında vizyona giren film, hayatta bir noktadan sonra kültür ve sınıf farklılıklarının ortadan kalkması temasına odaklanan ve dram-mizah arasında gidip gelen bir yapım.
Akıl Oyunları, asosyal bir matematikçi olan John Nash’in hayatını konu ediyor. John Forbes Nash azandığı bir bursla Princeton Üniversitesi’nde öğrenim görmeye başlar. Bu süreçte parlak zekasını her daim hissettiren ve çevresindekilerle uyum sorunu yaşayan dahi Nash, inanılmaz bir teoriyi ortaya sürüp kanıtlama aşamasına kadar gelir. Böylece matematik çevrelerince ününü yayan dahi adam zamanla şizofrenik belirtilerle mücadele etmeye başlar. Nash artık kendi kurgusal gerçekliklerinden oluşturduğu dünyasıyla asıl gerçekleri ayırt edemeyecek bir aşamaya gelir. Önemli başarılarından uzunca yıllar sonra Nobel Ödülü’ne layık görülen ünlü matematikçi John Nash’in gerçek hayat hikayesine odaklanan ‘Akıl Oyunları’, iki önemli dalda kazandığı Oscar ödülüyle başarısını kanıtlamıştı.
Fight Club “Dövüş Kulübü” (1999)
Dövüş Kulübünün birinci kuralı: Asla Dövüş Kulübü hakkında konuşma… Dövüş Kulübünün ikinci kuralı: Asla ve asla dövüş kulübü hakkında konuşma… Jack, hayatın sıradanlığına kapılmış bir sigorta memurudur. Uzun bir süredir ‘insomnia’ yani uykusuzluk hastalığından şikayetçidir. Kendi psikolojik sıkıntılarından kurtulabilmek adına grup terapilerine katılmaktadır. Terapiler esnasında Marla adında bir kızla tanışır. Bir süre sonra da hayatını değiştirecek olan Tyler Durden ile… Durden, Jack’in ulaşmak istediği tüm hedeflere ulaşmış olan bir adamdır ve Jack’i asla hakkında konuşulmaması gereken bir organizasyon olan ‘Dövüş Kulübü’ ile tanıştıracaktır. David Fincher’ın kısa sürede kült mertebesine erişen filminin popülerliği dillere destan.
Sil Baştan – Eternal Sunshine Of The Spotless Mind – 2004
Joel Barishi, eski kız arkadaşının yaşadıkları ilişkiye dair anılarını unutması için gizem dolu tıbbı bir müdahaleye başvurduğunu öğrenir. Bunu öğrendiğinde çok üzülür ve aynı yöntemle kendi anılarını sildirmek ister
Hatıralarını sildirmek için derin bir uykuya yatan Joel, aslında bu anıları unutmak istemediğini ve kız arkadaşına çok aşık olduğunu anlar. Joel, Clementine’i tamamen unutmadan önce anılarını silme işlemini durdurmanın bir yolunu bulmalıdır.
Fil Adam –Elephant Man 1980
Joseph Merrick’in gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan film, 8 dalda Oscar adayı olmuştur. İngiltere’de yaşayan Joseph Merrick (John Hurt), ender görülen bir hastalıkla mücadele etmektedir.
İleri derecede şekli bozuk bir bedene ve yüze sahip olan Merrick, Fil Adam takma adıyla gezici bir kumpanyada sergilenmekte ve kafes hayvanı muamelesi görmektedir.
Genç bir cerrah ise onu yaşadığı korkunç hayattan kurtarmaya çalışır.
Fil adamın bu korkunç görünümünün altında, gönlünde yatanlar ise zamanla dökülmeye başlar.
Cennet Sineması – Cinema Paradiso -1988
1980’lerde geçen bu sıcacık İtalyan filmin konusu İtalyan yönetmen Salvatore Di Vita’nın çocukluk anılarına dayanır.
Salvatore, bir gece annesinden gelen bir telefonla 30 yıl önce sinema sevgisinin başladığı çocukluk yıllarına geri döner.
Çocukluğunu geçtiği kasabaya giden yönetmenin eski hatıraları gözünde canlanır ve Cinema Paradiso isimli sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfred ile ilişkilerini anımsar. Bu çocukluk hikayesi siz, de çok hüzünlendirecek.